"Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür,
müstakil, daima daha kuvvetli,
daima daha refahlı
Türkiye idealinin belkemiğidir."
M. Kemal ATATÜRK
Mustafa Kemal Atatürk (1881 - 10 Kasım 1938), 1. Dünya Savaşı sonrası Anadolu'da
başlayan ulusal bağımsızlık mücadelesi olan Kurtuluş Savaşı'nın askeri ve siyasi
öncüsü ve önderidir; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır.
HAYATI
Gençlik (1881 - 1905)
Mustafa Kemal Atatürk, 1881 tarihinde Selanik'te doğdu. Doğum günü kesin olarak
bilinmemekle beraber, kendisi gayri resmi olarak 19 Mayıs'ı doğum günü olarak
seçmiştir. Babası Ali Rıza Efendi aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ /Aşağı
Debre'dandır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali
Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden
dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule Hanım 1956 yılına değin yaşadı.
Mustafa, öğrenim çağına gelince Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime
başladı; sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada
babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında
kaldıktan sonra Selanik'e dönüp okulunu bitirdi. Bu arada Zübeyde Hanım,
Selanik'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi. Selanik Mülkiye
Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi.
Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899
yıllarında Manastır Askeri İdadisi'ni bitirip, İstanbul'da Harbiye-i Şahane'de
öğrenime başladı. 1902 yılında mülazim (teğmen) rütbesiyle mezun oldu, Harp
Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle akademiyi tamamladı.
Olgunlaşma (1905 - 1911)
1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de
Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan
1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı.
1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında
İstanbul'da Genelkurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
Yönetici (1911 - 1919)
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan Trablusgarp
Savaşı'nda, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne
bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşı'nı
kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki
birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında önemli
hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde
iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Hayatının ilk aşk ilişkisini de burada,
bir Bulgar kızı ile yaşadı. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu
sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı Devleti de savaşa girmek zorunda
kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümen'i kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan 1. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir Türk
savaş kahramanı oldu ve "Çanakkale geçilmez!" sözü burada doğdu. 18 Mart 1915'te
Çanakkale Boğazı'nı geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar
verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te
Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Liman Von Sanders yönetiminde Mustafa
Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen, Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu
başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda
tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta
Anafartalar Zaferi'ni kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe ve 21
Ağustos'ta II. Anafartalar Zaferi takip etti. Çanakkale Savaşı'nda Osmanlı
Devleti'nin verdiği kayıplar üzerinde hem fikir olunamamışsa da, Osmanlı büyük
kayıplar vererek saldırıyı püskürtmüştür.
Mustafa Kemal AtatürkMustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne
ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus
kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve
Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Veliaht
Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu
seyahatten sonra hastalandı. Viyana'ya ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15
Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz
kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin
imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu
Komutanlığı'na getirildi. Daha sonra bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım
1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Kurtuluş Savaşı (1919 - 1923)
24 Mart 1923 tarihli Time dergisinin kapağıMondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf
Devletleri'nin Anadolu'yu işgale başlamaları üzerine, Mustafa Kemal 9. Ordu
Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da
yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının
kurtaracağını" ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7
Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da
Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun
belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23
Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla ulusal kuvvetlerin
tek merkezde toplanması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir
adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli
yasaları kabul edip uygulamaya başladı.
Türk kurtuluş mücadelesi 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgali sırasında
Hasan Tahsin tarafından düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos
1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı
İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi
Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Fakat işgalci emperyalist
devletlere karşı başarılı bir mücadele için düzenli bir ordu şarttı. Türkiye
Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye-ordu bütünleşmesini
sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın önemli aşamaları
şunlardır:
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920)
kurtarılışı
Çukurova, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa savunmaları (1919- 1921)
I. İnönü Zaferi (6 - 10 Ocak 1921)
II. İnönü Zaferi (23 Mart - 1 Nisan 1921)
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri (10 - 24 Temmuz 1921)
Sakarya Zaferi (23 Ağustos - 13 Eylül 1921)
Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muhaberesi ve Takip Harekatı (26 Ağustos - 9
Eylül 1922)
Sakarya Zaferi'nden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa
Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz
1923'te İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Bu
anlaşma ile Sevr Antlaşması yürürlükten kalkmış, Türkiye Cumhuriyet'i Lozan
Anlatlaşması temelleri üzerine kurulmuştur.
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu
müjdelenmişti. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk
devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilafet ve saltanat
birbirinden ayrıldı, önce saltanat ve daha sonra da hilafet (3 Mart 1924)
kaldırıldı. Böylece Osmanlı hanedanının yönetimden bağları koparıldı. 29 Ekim
1923'te Cumhuriyet (halk egemenliği) idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle
ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilk hükümeti kuruldu.
1923-1938
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına
seçildi. Bu başkanlık görevi, devlet-hükümet başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim
1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi.
Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,
1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi.
İlgililere aksayan yönlerle ilgili talimatlar verdi. Yurt dışına hiçbir resmi
ziyaret için çıkmamakla birlikte, Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret
eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını ve
komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim 1927 arasında Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan
büyük Nutuk'unu (Söylev), 29 Ekim 1933 tarihinde de Onuncu Yıl Nutku'nu okudu.
Nutuk, hem Kurtuluş Savaşı'nın hesabını veren, bir diğer deyişle ulusal
mücadelenin kimlere karşı niçin ve nasıl verildiğini anlatan, hem de mücadelenin
Cumhuriyet kurulduktan sonraki safhasında yapılması gerekenler ve yapılacak
olanlar konusunda önemli bilgiler içeren değerli ve önemli bir konuşmadır.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'te Latife Hanım'la
evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925
tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk, Afet (İnan), Sabiha (Gökçen),
Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi
evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına
iyi bir gelecek hazırladı.
2587 sayılı kanunla 24.11.1934 tarihinde Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı
verilmiştir.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa
Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil
Kurumu ve Tarih Kurumu'na pay ayırdı. Atatürk içkiye, özellikle rakıya düşkündü.
Yoğun sağlık problemleri yaşadığı son dönemlerinde dahi doktorları ile içki
konusunda anlaşamadığı bilinmektedir. 10 Kasım 1938 saat 9:05'te, yakalandığı
siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata
gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan
Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâaşı
görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.
KİŞİLİĞİ
Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi.
Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine büyük ilgisi vardı. Tavla ve
bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atına ve köpeği Fox'a çok
değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet
adamlarını, sanatçıları ve bilim adamlarını davet eder, ülkenin sorunlarını
tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık
sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, modern tarıma geçiş yolunda yürütülen
çalışmalara bizzat katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu.
Soyadı kanunuyla (21 Haziran 1934) Kemal Öz ismini seçmiştir. Daha sonra TBMM
tarafından kendisine "Türklerin Babası" anlamına gelen Atatürk ismi verilmiştir
(24 Kasım 1934).
İNKILAPLARI
Atatürk, kendi deyişiyle Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak"
amacıyla bir dizi inkılap yapımında öncü rol oynadı. Bu değişiklikler köklü
oluşları ve eski sistemi düzenlemektense yerine yenisini getirmeleri nedeniyle
reform değil, inkılap olarak bizzat kendisi tarafından adlandırılmışlar ve
genelde Atatürk İnkılapları olarak anılmışlardır. Her ne kadar devrimleri
olarakda anılsada devrim kavramı ihtilal kavramının eş anlamlısı olduğundan ve
kanla gerçekleşeği için Atatürk ihtilal gibi negatif bir kavram yerine değişim
anlamına inkılap kavramını seçmiştir. Bu yapılanlar beş ana başlık altında
toplanabilir:
Siyasal alandaki inkılaplar
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
Toplumsal alandaki inkılaplar
Kadınlara ve erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
Tekkelerin, zâviyelerin ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
Lâkapların ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerinin kabulü (1925-1931)
Hukuk alanındaki inkılaplar
Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
(1924-1937)
Eğitim ve kültür alanındaki devrimler
Öğretimin Birleştirilmesi Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) (3 Mart 1924)
Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
Güzel sanatlarda yenilikler
Ekonomi alanındaki devrimler
Aşar vergisinin kaldırılması
Çiftçinin özendirilmesi
Örnek çiftliklerin kurulması (Atatürk Orman Çiftliği gibi)
Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
I. ve II. 5 yıllık Kalkınma Planları'nın (1933-1938) uygulamaya konulması
Anadolu'nun yeni yollarla donatılması
Yapıtları
Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
Takımın Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1908)
Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)
Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
Bölüğün Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1912)
Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)
Nutuk (1927)
Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (1930)
Geometri (1937)
Atatürk'ün ayrıca, 1915-1918 yılları arasında Anafartalar, Doğu Cephesi ve
Karlsbad'daki hatıralarını yazdığı günlükleri de bulunmaktadır. Bunlardan
Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu tarafından kitap olarak
basılmıştır. Bununla birlikte 1908-1938 yılları arasında Mustafa Kemal'in imza
attığı, yazdığı, söylediği,kişisel notları dahil her şeyin toplandığı Atatürk'ün
Bütün Eserleri adlı bir ansiklopedi de Kaynak Yayınları tarafından
hazırlanmakta.
SÖZLERİ
Biz
Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş
bir milletiz.
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir
millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir
muameleye lâyık sayılamaz.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük
ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir
adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın
her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete
şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi
mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla
kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve
bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için
milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben
yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu
sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve
memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden
milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset
münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim
milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan
vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir,
taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine
kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak
şartıyla her fikre saygı duyarız.
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.
Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki,
işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların
milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz
herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.
Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem
olurlar.
Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep
olmuştur.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde
kuvvet bulacaktır.
Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve
zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk
dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla
işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk
milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun
olması lazımdır.
Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus
siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak
veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve
vicdanına hakim olunamaz.
Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda,
durmadan, yılmadan ilerlemektir.
Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya
mahkumdurlar.
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını
bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl
küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı
İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her
sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye
Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi
olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için
yeterlidir.
Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün
icaplarını tatbik edeceğiz.
Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği
sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz,
ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan
almış bulunuyoruz.
Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve
yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her
vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu
vazifemizdir.
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan
mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim,
ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün
müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki
kısmı göklere yükselebilsin?
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde
göklere yükselmeye layıksın.
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi
basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat
yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline
koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için
kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli,
daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin
anası olmak istiyorlarsa.
Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine
canımı vereceğim.
Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta
olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan
sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.
Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu
yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola
budur.
Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat
Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.
Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni
takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla
ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize
durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz.
Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en
büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati
gören gerçek alimler çıkabilir.
Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir
terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve
yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana
siyasetimizin açık dileğidir.
Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve
eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız
derecesiyle mütenasip bulunacaktır.
Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden,
eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını
keşfetmemiştir.
Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve
muhterem unsurlarıdır.
Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk
milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı
bütün güzellikleriyle gelişir.
Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O
halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık
olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi
siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.
FOTOĞRAFLARI

Bu bölüm,
www.wikipedia.org adresindeki
bilgilerden derlenerek hazırlanmıştır.
|